Sosyal medyayı ne kadar ve nasıl kullanıyoruz? İşimize, gücümüze, ilişkilerimize ne kadar etki ediyor? Ne kadar bağımlıyız ve ne kadar güvendeyiz?
Yeni yıl dileklerimizin arasına girmeye başladıysa üzerinde ciddi ciddi düşünmemiz gereken bir konu. Şaka yapmıyorum! Geçen gün 2019 ile ilgili dileklerini sıralayan birinden “2019’da sosyal medyayı daha az ama daha etkin kullanacağım” diye bir cümle duydum. Kendimi tutamayıp “O kadar çok mu kullanıyorsun?” diye sordum. Telefona her bildirim geldiğinde açıp bir iki posta bakıp çıkacakken vaktin farkına varmadan uzunca süreler takıldığını, dolayısıyla yapması gereken bir sürü şeyi yapamadığını ve bu durumun da sinirlerini bozduğunu söyledi.
Bu örnekten yola çıkarak sosyal medyanın ömrümüzden çaldığını söylemek mümkün. Ancak kendimizi kaptırdığımız takdirde tek sorun vakit kaybı olmuyor. Durum çok daha vahim…
Öncelikle çocuklardan başlayalım sosyal medyanın tehlikelerini anlatmaya. Çocukların sosyal gelişimini olumsuz etkileyen ve hatta bazıları için bağımlılık derecesinde olan sosyal medya ve dijital dünya uzmanlara göre çocuğu gündelik hayattan kopartıp, sanal kimliklerle yaşamaya itiyor. Bu çocuklar, gerçek ilişkiler kuramadıkları için sosyal iletişim becerilerini de geliştiremiyor.
Çocukları tehdit eden başka unsurlar da var. Sanal dünya ile gerçek dünyayı birbirine karıştırıyorlar. Karşı tarafın yaklaşımı eğer sıcak, samimi ve yumuşak ise yalanı doğrudan, kötüyü iyiden ayıramıyor çocuklar. Sanal arkadaşlıklardan bir çok olumsuz tutum ve alışkanlık edinmeleri de son derece münkün.
Çocuklar, sadece yaşıtlarının değil, internet ortamında dolaşan pedofillerin de hedefinde. Sadece sosyal medya değil webcam önünde ya da internet üzerindeki bir çok oyunda özellikle kız çocuklarının seks konusunda yönlendirilmeye çalışıldığını da duyuyoruz. Yine bazı oyunlarda çocuklar, korku ve baskıyla intihara kadar gidebiliyorlar.
Dünyanın bir çok ülkesinde internet bağımlılık merkezleri kurulduğunu ve buralarda çocukların bu merkezlerde bağımlılık tedavisi gördüğünü biliyor musunuz? Türkiye’nin de bu konuda önde gittiğini ayrıca belirtmeme gerek yok sanırım.
Biraz da yetişkinlerin nasıl etkilendiğinden bahsedelim. 10 sosyal medya kullanıcısından yedisi Instagram'ın vücutlarıyla ilgili olarak kendilerini daha kötü hissettirdiğini söylerken, 14-24 yaş arasındakiler Instagram ve Facebook'un kaygılarını artırdığını belirtmiş. Bu verileri biraz yorumlayacak olursak, yüzde yetmişimiz sosyal medyada gördüğümüz fotoğraflardan etkilenip kendimizi çirkin bulmaya başlıyoruz. Estetik yaşının ergenliğe kadar indiğini tahmin edebiliyorsunuzdur artık. Sosyal medya kaygılarımızı da artırıyormuş. Çünkü kendi hayatlarımızı başkalarının hayatlarıyla kıyaslayıp sürekli yetersiz olduğumuz hissine kapılıyoruz. O marka çanta bizde yok, bilmem nerede kendimizi etiketleyemedik, bu yıl sıra dışı bir tatil yapamadık, çocuklarımızı en iyi ya da en pahalı okullara gönderemiyoruz. Herkes harika hayatlar yaşarken biz sürünüyoruz! Çocukların düştüğü sanal dünya ile gerçek dünyayı ayıramama hatasına yetişkinler de düşüyor. Paylaşımları sıkı sıkıya takip edince herkesin hayatı güllük gülistanlık sanıp depresyona giriyoruz.
Özel hayatlarımız da sosyal medyadan nasibini almış durumda. Sürekli telefona bakmaktan birbirini görmeyen, iki kelam etmeyen çiftlerle doldu ortalık. Onun sevgilisi şöyle hediye almış, böyle sürpriz yapmış derken gerçek aşklardan da mahrum kaldık. Mutlu eden gerçek ilişkilerden ziyade sanal alemde parlayıp dikkat çekecek ilişkiler tercih sebebi. Sevgilisinin ya da eşinin telefonunu alıp kendi postlarının altına onların ağzından yorum yazanların psikolojisini düşünemiyorum bile…
Aile içi iletişimsizlikte de sosyal medyanın etkisi büyük. Kuşaklar arası fark giderek açılıyor. Çocuklar ebeveynleriyle vakit geçirmek yerine internete girmeyi tercih ediyor. Aile içi kurallar doğru belirlenemiyor, örf ananeler öğrenilmiyor, sorumluluklar paylaşılmıyor. Sürekli ekran karşısında hareketsiz kalmak göz bozukluğu, omurga ağrıları ve obezite gibi sorunları da beraberinde getiriyor.
Bu ve burada sayamadığımız bunun gibi bir çok sorun, çocuklar ve yetişkinler için oldukça geniş bir yelpazede karşımıza çıkıyor. Durumun farkında olmak ve kontrolü ele almak şart! Günümüzün icaplarından olan interneti, dijital ve sosyal medyayı tümüyle reddetmek olmaz. Önemli olan doğru ve yerinde kullanabilmek!
Çocukların bilinçlenebilmesi için okullarda sosyal medyanın doğru kullanımıyla ilgili dersler verilmeli.
Okul öncesi dönemde çocukların internet kullanımı sınırlandırılmalı ve kesinlikle ebeveyn kontrolünde olmalı, çocuğun tek başına internette dolaşımına izin verilmemeli.
Okul döneminde de internet kullanımı günde bir veya iki kez, süreli olarak kullandırılmalı.
13 yaş öncesi çocuklara sosyal medya hesabı açılmamalı, açıldıysa çocukla mutlaka arkadaş olunup takip edilmeli.
Evde güvenli internet kullanımı için gereken bütün önlemler alınmalı.
Çocuk yaşadığı sorunlarla ilgili olarak korkmadan, çekinmeden ebeveynleriyle konuşabilmeli.
Aile içi iletişim güçlendirilmeli, birlikte daha çok vakit geçirilmeli ve fiziksel aktiviteler yapılmalı. Birlikte geçirilen zamanlarda çocuğa odaklanılmalı.
Çocuğun yeteneklerini keşfetmesine, hobiler edinmesine destek olunmalı. Sanal dünyadan değil gerçek dünyadan keyif alması sağlanmalı.
Yetişkinler sosyal medya kullanımında çocuklara örnek olmalı. Kendi kendilerini denetleyebilmeli, sosyal medyada geçirdiği süreyi kısıtlayabilmeli.
Gerekiyorsa bildirimleri engellemeli, telefonun sesi kısılmalı.
Telefonu elinden düşüremeyenler durumu kontrol altına alana kadar kendini alı koyan tüm uygulamaları kaldırmalı.
Güvenlik dolayısıyla ev, okul, iş yeri, sık gidilen mekanlarda yer bildirimi yapılmamalı, mahremiyet içeren görseller ve yazılar paylaşılmamalı.
Samimi gelmeyen, olumsuz, yetersiz ve güçsüz hissettiren hesaplar takipten çıkarılmalı.
Sosyal medya hesapları gizli tutulmalı, paylaşımlar herkese açık olmamalı, sadece aile ve arkadaşlar görebilmeli.
İnternet ve sosyal medya kullanımı çocuklarda veya yetişkinlerde bağımlılık derecesine geldiyse mutlaka bir uzmandan destek alınmalı.
Aile Danışmanı ve Yaşam Koçu